Home Sığırcılık Süt Sığırcılığı Yetiştirme Sığır Yetiştiriciliğinde Döl Tutmama veya Gebelik Başına Aşım Sayısının Yüksek Olması

Sığır Yetiştiriciliğinde Döl Tutmama veya Gebelik Başına Aşım Sayısının Yüksek Olması

0
612

Sığır Yetiştiriciliğinde Döl Tutmama veya Gebelik Başına Aşım Sayısının Yüksek Olması

Doç.Dr.Serap GÖNCÜ

Sığır yetiştiriciliğinde döl tutmama veya gebelik başına aşım sayısının yüksek olması önemli problemler arasında başta gelmektedir. Amerika’da süt sığırlarının %20-25’nin üreme problemleri nedeniyle kasaplık olarak satıldığı bildirilmektedir. Yapay tohumlama veya elde aşım uygulandığında ve özellikle kayıt tutan entansif sürülerde, döl tutma problemi olan inekler kolaylıkla belirlenirken, meraya çıkan ve merada serbest aşım uygulanan sürülerde bu problemi olan inekleri belirlemek mümkün olamamaktadır. Bir gebelik için birden fazla çiftleştirme problemi iki şekilde yetiştiriciye zarar vermektedir.

  • Her çiftleştirme için yetiştirici bir ücret ödemektedir
  • Yılda bir buzağı elde etme şansı ortadan kalkmaktadır.

Özellikle yüksek verimli ineklerin döl tutma sorunu olup, bu inekler ancak birkaç çiftleştirmeden sonra döl tutabilmektedirler. Doğumundan 115 gün sonra boş geçen hergün 2 dolar kayıp demektir.  Her bir inek için bu kayıbın bir yıldaki toplam miktarı ise süt verim miktarına bağlı olarak 115 ile 179 dolar arasında değişmektedir. Bu 100 baş sağmal inekle çalışan bir sürüde 11.500-17.900 dolara çıkmaktadır.

 

Döl verimi bakımından  mükemmel ineğin özellikleri aşağıdaki ana başlıklar halinde sıralanabilir.

  • 15 aylık yaşta ergin canlı ağırlığın %65’indedir
  • İlk buzağısını 24 aylık yaşta verir
  • İk çiftleştirmede gebe kalma oranının düvelerede %70 ineklerde ise %50 olur
  • buzağıladıktan sonra ki 100 gün içinde tekrar gebe kalmıştır.
  • Sağıldığı gün sayısı 290-320 gündür
  • Kuruda olduğu gün sayısı 45-60 gündür

 

Ancak döl verim kriterleri olarak sürüdeki ortalama değerler üzerinden hesaplar yapılır. Bu nedenle süt sığırı sürüsünde döl verim kriterlerinin olması gereken değerler aşağıda verilmiştir.

  • Düvelerin 24 aylık yaşta ilk buzağısını vermesi
  • servis periyodunun 100 günün altında olması
  • Buzağılama aralığının ort. 12.5 veya 13 ay
  • İneklerde ilk çiftleşmede gebe kalma oranının 50-60%
  • Gebelik başına aşım sayısının < 2.0
  • Kızgınlık tesptindeki başarının  > 80% olması istenir.

 

Eğer sürüdeki inekler, gerçekten kızgınlık göstermişler ve 3-4 kez çiftleştirilip gebe kalmamışlarsa o sürüde döl verim problemi var demektir. Bir süt sığırı sürüsündeki ineklerin %50-55’inin problem yaşamadan gebe kalması gerekir. Sürünün bu bakımdan durumu, tutulan kayıtların değerlendirlmesi ile kolaylıkla hesaplanabilir.

 

Döl tutmama problemi nedir?

Sağlıklı bir inek, gebe kalmadığı sürece ortalama 21 günde (18-24 gün) bir kızgınlık gösterecektir. Normal kızgınlık belirtileri gösteren, ancak üç veya daha fazla çiftleştirilmeden sonra döl tutan inekler, problem inek grubuna girmektedir. Ancak bu inekler, daha sonraki çiftleştirmelerinde gebe kalmayacaklar demek de değildir.

Çiftleştirmelere rağmen gebeliğin gerçekleşmemesinde, farklı aşamalarda meydana gelen aksamalar sebep olabilir.

  • Yumurta ve sperm hiç karşılaşmaz ve döllenme olmaz
  • Yumurta ve sperm karşılaşır, ancak ortam uygun olmaz döllenme gerçekleşmez
  • Yumurta ve sperm karşılaşır, döllenme gerçekleşir, ama döllenmiş yumurta dişi üreme organında tutunamaz
  • Yumurta ve sperm karşılaşır, döllenme gerçekleşir, embryo oluşur ancak gelişme fırsatı bulamaz.

Tüm bunlara ek olarak birde uygulama, çevre ve idari faktörleri dikkatle incelemek gerekir.

 

Ancak birkaç çiftleştirmeden sonra döl tutma problemi bakımından inek ve düveler  arasında fark var mıdır?

İneklerde, döllenme oranının  düşük olması ve ayrıca  embiriyonik ölümler tekrarlanan çiftleştirme gerektirirken, düvelerde en çok embiriyonik ölümler nedeniyle tekrarlanan çiftleştirme problemi yaşanmaktadır. Düvelerde ilk tohumlamada döl tutma oranı genellikle çok yüksektir. Bu nedenle düvelerde, tekrarlanan kızgınlık problemi hemen tamamen embiriyonik ölümler sonucu olmaktadır.

Normal üreme gösteren ineklerde de döllenme yetersizlikleri ve embiriyonik kayıplar oluşmakta ise de bunların her ikisi de düşük seviyededir. Tekrar eden çiftleştirme problemi olan ineklerde bu kayıplar normal ineklerden daha yüksek olup, tohumlamadan sonraki 5-6 hafta sonra oluşan kayıplar, normal ineklerin yaklaşık iki katına çıkmaktadır.

 

İlk tohumlamada gebe kalanların oranı ne olmalıdır?

Düvelerle yapılan bir çalışmada, tohumlandıktan 3 gün sonra kesilen düvelerin % 85 ‘nde döllenmiş yumurta (zigot) olduğu belirlenmiştir. Ancak, 34 gün sonra kesilen düvelerin sadece % 70‘nde gebelik olduğu tespit edilmiştir.

Görüldüğü üzere ilk defa çiftleşen veya tohumlanan hayvanlardan % 15 kadarında döllenme olmamaktadır. İlk tohumlamada gebe kalan inek oranının yüksek olmasına karşın doğan buzağı sayısı söz konusu olduğunda, bu oran  % 60’a düşer. Her tekrar eden çiftleşmelerde de  geriye kalanların yani daha önceki çiftleştirmelerde döl tutmamış olanların % 60 kadarının doğum yapabilmesi söz konusudur. Bu durumda 100 buzağı elde etmek için 165 kadar çiftleştirme gerekmektedir.

 

Embiriyo kayıpları ne zaman olmaktadır?

Döllenmiş yumurta kayıpları, tohumlamadan sonraki 11-13 güne kadar fazla, bundan sonra ise fazla olmamaktadır. Tekrar eden çiftleştirme problemi olan ineklerde, tohumlama sonrası  4 -5 gün ve sonraki 11-13. güne kadar olan devredeki kayıpların daha fazla olması en önemli farkı oluşturmaktadır. Böylece, tekrarlanan kızgınlıklar problemi olan ineklerde, en kritik periyot, embriyonun dölyatağına ulaşmasından hemen sonra  morulanın blastosite  dönüşmesi sırasında oluşmaktadır.

 

Tekrarlanan Kızgınlıklar problemine etki eden faktörler

Genetik Faktörler; Boğalar arasında, dölleme kapasitesi bakımından, genetik farklılık söz konusu değildir. Buna karşın, tohumlama sonrası dönemde, muhtemelen embiriyonik ölümler nedeniyle, boğalar arasında %10-20 düzeyinde farklılık olduğu saptanmıştır. Embiriyonik ölümlere ilişkin genetik faktörlerin, mutlaka ebeveyn generasyona bağlı olması gerekmediği ve bir çoğunun her generasyonda kendiliğinden oluşabileceği görüşü öne sürülmektedir. Döl verim krieterlerinin kalıtım derecesi çok düşük olduğundan seleksiyon kriteri olarak kullanılma olasılıkları sınırlıdır (Walker, 2003).

 

Özellik                         kalıtım derecesi

Buzağılama aralığı         .10

Gebelik oranı                   .10

Servis periyodu               .10

Güç doğum                      .15

(Kaynak:Walker, 2003.)

İneğin süt verim düzeyinin yükselmesi ile döl tutuma oranında düşme olacağı şeklinde yaygın bir inanış vardır. Ancak yapılan bir çalışmada 1955’de %60 olan inek üreme etkenliğinin 1995’de %49’a düştü ancak düvelerin üreme etkenliğinin 1955’de %66, 1995’de ise %70 olarak tespit edildiği bildirilmektedir. Bu noktadan hareketle, üreme etkenliğindeki düşmenin genotip ile değil idari faktörler ile yüksek oranda ilişkili olduğunu gösteren önemli bir sonuçtur.

 

Besleme; Esasında doğumdan önceki 1 ay ile sonraki 1 ay geçiş dönemi olup bu dönemin çok iyi bir şekilde kontrol altında tutulması gerekir. Yumurtalık kisti oluşumu, sessiz kızgınlık gibi konular beslemedeki enerji eksikliği ile yakından ilişkili olup  bu dönemde bu yüksek ihtiyacı karşılayacak şekilde besleme yapmak çok önemlidir. Ruımende ki mikroroganizmaların mevcut proteinden yararlanabilmeleri ortamda karbonhidratların varlığına bağlıdır. Aşırı amonyak rumenden üreye çevrilir ve vücut sıvılarında, üreme organı dahil üre düzeyi yükselir. Kan üre düzeyi 18 mg/dl veya süt üre düzeyi 16 mg/dl düşük gebelik oranı dolayısıyla ineğin gebe olmadan geçen günlerin sayısının artması anlamına gelir.

Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta ineğin doğum yapmış olduğu, en yüksek süt verimi döneminde olduğu ve çok yüksek besinmaddesine gerek duyduğu bir dönem  geçirmekte olduğu dönemde döl tutturmaya çalışıldığıdır.

Yapılan pek çok çalışmada besleme, döllenme ve embiriyonik ölümler arasında bir ilişki olduğu bildirilmektedir. Tekrarlanan çiftleşme problemi olan  ineklerde, dengelenmemiş ve yetersiz besleme koşulları, zehirlenmeler, kalsiyum, fosfor dengesizliği, A, D, ve E  vitaminleri ile karoten eksiklikleri, ilaç ve hormonların yanlış kullanımı, vücut ağırlığındaki değişmeler üzerindeki etkileri bakımından, birbirleri ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır.

 

Vitamin E ve selenyum antioksidan olup prostaglandin sentezini bozabilir. Manganeze ise steroidlerin yapımından kullanılır. Bakır ise prostaglandinlerin etkisini değiştirebilir, eksikliği yine üreme problemleri ile ilişkili olmaktadır.

 

Yaş ve doğum sayısı; Bu konuda farklı görüşler mevcuttur. Bir kısım araştırıcılar, düvelerde  ve 5. doğumundan sonra ki ineklerde embiriyonik ölümlerin fazla  olduğunu belirtirken, bir kısım araştırıcılarda düveler için bunun aksini bildirmektedirler. Yaş grupları arasında hiç farklılık olmadığını bildiren çalışmalar da mevcuttur.

 

Dölyatağı etkisi:  Embiriyo transfer denemelerinde, dölyatağının embiriyoyu kabul etme, canlı kalma ve gelişmesi bakımından çok önemli olduğu anlaşılmıştır.  Tekrar eden çiftleştirmeler problemi olan ineklerde, kızgınlık sonrası 5-11 günler arasında dölyatağı konsantrasyonunun sodyum, fosfor, glikoz, toplam protein ve  ayrıca birçok iyonlar bakımından düşük seviyede olduğu bildirilmektedir.

 

Kızgınlığın tespitindeki hatalar; Yapılan bir araştırmada, tohumlanan ineklerin % 30 kadarının yanlış tohumlama zamanında tohumlandıklarını ortaya koymuştur. Buda, gerçek kızgınlığın başlama zamanının tam belirlenememesi, düşük gebelik oranı ve tekrarlanan kızgınlık problemi ile sonuçlanır. Gerçek kızgınlık zamanı, diğer ineklerin binme hareketine karşı kızgın olanın bu atlamayı kabul edip beklediğinin görüldüğü zamandır.

İnekler bu durumun  başlaması ile sona ermesi arasında geçen sürenin ortasında   tohumlanmalıdır. Bir sürüde kızgınlık tesptindeki etkenlik aşağıdaki fromül ile hesaplanabilir.

 

 

Tespit edilen             =

kızgınlık yüzdesi

(Herbir gebelik için tohumlama sayısı X 21)
(Servis periyodu – Gönüllü bekleme süresi + 10.5)
X 100

 

 

Bu formül ile bulunan değer %70 in üzerinde ise başarılı kabul edilir. Bu oran tutmuyorsa çeşitli nedenler olmakla beraber öncelikle sürü idari işlerinde, sessiz kızgınlık olması, kızgınlık süresinin kısa geçmesi, yüksek çevre sıcaklığı ve topallık gibi rahatsızlıklar açısından sürünün kontrolü gerekmektedir. Yapılan bir çalışmada kızgınlık tespitindeki başarının %50den %90’a çıktığında sürüdeki gebelik oranınında %50 den %70 yükselidği bildirilmektedir. Kızgınlık tespitindeki başlıca hata kaynakları Çizelge 1’de verilmiştir.

 

Çizelge 1. Kızgınlık tespitindeki başlıca hata kaynakları

İneğe bağlı faktörler Çevresel faktörler İnsana bağlı faktörler
Enerji dengesi Sıcaklık Kzıgınlığın belirtlilerini bilmek
Vücut kondüsyonu Havalandırma Kızgınlık kontrol sayısı
Genel sağlık durumu Zemin özellikleri Gözlem zamanı
Üreme organlarının durumu Sürüdekilerin durumu Gözlemin yoğunluğu
Güç doğum Gözlemcinin sorumluluğu
Plasentanın atılamaması Gözlemin raporlanması
Uterusun involusyonu
Uterus enfeksiyonu
Yumurtalık kistleri

 

Kızgınlık tespit edilememesinde karşılaşılan en büyük problemlerden biriside sessiz kızgınlıklardır. Sesiz kızgınlık, ineğin yumurtalıkları normal işlerlikte olmasına ve ovulasyon gerçekleşmesine rağmen kızgınlık  belritilerinin gözlenemesi durumu olarak tanımalanmaktadırm (Gray ve Varner, 2003).

 

Tohumlamacının tecrübesizliği; Tohumlama uzamanlık ve alışkanlık gerektiren bir iş olup, bir süre ara verip veya ara ara tohumlama yapan tohumlamacılarda bun işi sürekli yapan tophumlamacıya göre başarı daha düşük olacaktır. Bu nednenle, yurtdışında tohumlama teknsiyenlerinin başarı oranı tohumladıkları ineklerin 30-60-90 günde geri döennlerin oranları kullanılarak kontrol eidlmektedir. Bu kontrolde başarı oranı düşük çılkan tohumalacı eğitime gönderilmekte eğitim sonrası düzelme yoksa tohumlama lisansı iptal edilebilmektedir. Ancak ülkemizde tohumalama kaytıları konusunda henüz bir çalışma olmadığı için değerlendirme veye bu konuad herhangi bir bilgi mevcut değildir.

 

Gebe ineklerde kızgınlık görülmesi; Bir sürüdeki ineklerin % 10 kadarı, gebe oldukları halde tohumlama tarihinden sonraki 18-24 gün sonra kızgınlık gösterebilirler. Birinci tohumlamadan sonra, kızgınlık gösteren ineklerde gebelik kontrolü yapılması çok yararlıdır. Bu olanak yoksa, tohumlamacının serviks ağzına  tohumlama yapması gerekir. Bu uygulama sonucu, serviks mühürü bozulmayacağı için gebelik varsa gebeliğe  zarar vermeyecektir. Çünkü gebelik nedeniyle mühürlenmiş olan dölyatağı ağzı açıldığında gebelik varsa,  bu gebelik muhtemelen sona erecektir. Sürüde boğa kullanılıyorsa doğal aşım sorun yaratmayacaktır.

 

İklim; bu konu üzerine de çok önemli etkiye sahip olup, yaz aylarında tekrarlanan kızgınlıklar problemine daha sık rastlandığı bildirilmektedir. Bu etki hem dişi hem de erkekler için geçerlidir. Dişide yumurta oluşumu ve döllenem ile yumurtanın tutunması ve gebeliğin egelişmesi aşamalarında etkili olarak döl tutmamaya neden olurken erkekde benzer şekilde sperm üretimi ve sperm kalitesi ve cinsel istek üzerinde etkili olarak döl tutma konusunda etkili olmaktadır. Bunlara ek olarak birde yaz aylarında yüksek sıcaklığın kzıgınlık süresi üzerinde de etkili olduğu ve 18-21 saat olan kızgınlık süresinin daha da kısalmasına neden olduğu  öne sürülmektedir.

Sürü idaresi; Kayıt değerlendirme, kızgınlık tespiti, besleme düzeyi, kuruya çıkarma, servis peryodu, sağım uygulaması, tohumlama uygulaması, barınak ve barındırma şekli, sıcaklık stresi gibi koşullar dikkate alınarak yapılması gerekenler yapılmıyorsa başarı daha da düşmektedir.

Sonuç ve öneriler: Öncelikle döl tutmamaya neden olan faktörler kontrol edilerek hangi nedenlerin ağırlıklı olarak ele alınması gerektiği konusunda bir çalışma yapılması gerekmektedir. Kızgınlıkların birçoğunun, günün serin saatlerinde ve  gece başladığı, göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir  konudur. Bu nedenle, kızgınlık tespiti konusuna yeterince dikkat edilmesi ve yaz aylarındaki tohumlamalardan 2 gün önce ve sonra ki 5 gün toplam 1 hafta süreyle,  inek ve boğalara uygun çevre koşullarının temini için gerekli önlemlerin alınması, sıcak koşullarda döl tutmama problemi ile mücadelede büyük yarar sağlayacaktır. Ancak hangi düzeydeki sürü olursa olsun tutulan kayıtların döl verim özellikleri bakımından değerlendirilmesi, uygun programın hazırlanmasında en büyük yardımcıyı oluşturacaktır.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here