Home Sığırcılık Süt Sığırcılığı Besleme Süt Kompozisyonu-Besleme İlişkisi

Süt Kompozisyonu-Besleme İlişkisi

0
188

Sütün en önemli yapı taşları yağ, protein ve laktozdur. Süt protein ve laktozu besleme manipülasyonlarından çok sınırlı düzeyde etkilenir ve her iki süt elemanı birbirleri ile sıkı bir ilişki içindedirler ve laktoz ile süt proteini meme bezlerinden birlikte salgılanırlar.

Süt kompozisyonunu genetik yapı ile çevre koşulları ve bunun içinde de en önemli faktör olan besleme ile belirlenir. Süt kuru maddesi, yağ, protein, laktoz ve mineralleri içerir. 

Genel bir değerlendirme ile inek sütü ırklara göre değişmekle birlikte %3.7- 4.9 yağ, %3.1-3.8 protein %4.6-4.8 laktoz ve yaklaşık %0.74 külden oluşur. Süt kompozisyonunun varyasyonun %55 genotipten, %45’i ise çevre faktörlerinden kaynaklanmaktadır.

Eğer süt protein/yağ oranı Holsteinlarda 0.80 den düşük olur ise süt protein düşüklüğü problemi var demektir. Oran 1.0’den büyük olursa süt yağında düşme olduğuna delalet eder. Bu durumlarda bakım besleme koşullarının gözden geçirilmesi gerekir.

Değişik ırklarda süt protein ve yağ düzeyi ile oranları çizelge…de verilmiştir.

 Çizelge..  Değişik ırklarda süt protein ve yağ düzeyi ile protein/yağ oranı

IrklarProtein, g/kgYağ, g/kgProtein/Yağ
Ayrsheire33.339.80.84
Frisian32.339.40.82
Holstein31.839.10.81
Guernsey35.847.40.76
Jersey38.453.90.71
Shorthorne32.837.50.87

Williams ve Jachnik (1991) Dünyada’ki değişik ülkelerdeki süt fiyatlandırma sistemleri konusunda yaptığı çalışmasında Avustralya ve Yeni Zellenda’da süt fiyatlandırma sisteminde proteinin %60 katkısı olduğunu, Holllanda, Fransa ve İrlanda’da ise proteinin katkısının %53-62 arasında değiştiğini, İngiltere ve Danimarkada laktoz düzeyinin de dikkate alındığını proteinin toplam süt fiyatı içindeki etkisinin bu ülkelerde %44 olduğunu bildirmişlerdir.  Bu anlamda süt sığırı işletmesine sahip üreticilerin bu fiyatlandırma sistemleri içindeki ağırlıkları dikkate almaları ve genetik ve besleme yönünde aşağıda tartışılacak hususları dikkate alması önerilir.

Süt protein ve yağı süt işleyen sanayi açısından da büyük önem taşır. Toplam süt kuru maddesinin %25’i proteinden oluşur. Sütün protein fraksiyonu içinde kazein özellikle peynir yapımı açısından önemlidir. Süt protein oranındaki artış, peynir üretimini de artırmaktadır. Sütün protein içeriği mevsimlere göre değişmektedir. İrlanda’da yapılan bir çalışmada Kasım ayında 100 kg süt ile 10.5 kg cheddar peyniri yapılırken (süt proteini, 35.5 g/kg),  Ocak ve Mart’ta 100 kg sütten 9 kg cheddar peyniri yapılabilmiştir (sütte protein oranı, 29 g/kg). Sütteki protein düzeyini düşük olması nedeniyle 1 ton peynir üretimi için 1580 l fazla süte ihtiyaç vardır.  Bu yaklaşımla sütte 1 g/kg protein düşüşü var ise  1 ton cheddar peyniri yapımı için 240 l fazla süt kullanılması gerekir. Bu örnek süt fiyatlandırılmasında sütün kompozisyonunun ne kadar önemli olduğunu göstermesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Süt sentezi için meme bezlerinde besin maddelerinin dengeli bir şekilde bulunması gerekir. Bu dengeyi etkileyen koşullar sütün miktar ve kompozisyonunu da etkilerler.

  1. Süt yağının sentezi için gerekli olan asetat,  b-hidroksibutirat ve kan lipitlerinin bulunması gerekir
  2. Süt laktozunun sentezi için glukoz ve glukojenik maddelerin ve yine bir glukojenik madde olan gliserol fosfatın da lipit sentezi için bulunması gerekir.
  3. Süt proteinlerinin sentezi için amino asitlerin bulunması gerekir.
  4. Sentez olaylarında gerekli enerjinin sağlanması için krebs siklusunun (trikarboksilik asit siklusu) ara ürünlerinin yapıcı elemanlarının yeterince bulunması gerekir (bu ara ürünlerin en önemlisi asetattır.)

            Rumendeki yıkımın son ürünlerinin rumene verilmesi ile yapılan çalışmalarda bu ürünlerin süt verimi ve süt kompozisyonuna etkileri konusunda elde edilen sonuçlar çizelge1’de gösterilmiştir.

            Genel bir değerlendirme yapıldığında hayvanın gereksinim duyduğu sınırlı ve sınırlayıcı besin maddeleri ve yemlerin bu besin maddeleri bakımından durumları süt verimi ve kompozisyonu açısından belirleyici bir rol oynar. Daha öncede ifade edildiği gibi protein kaynakları, enerji üreten besin maddeleri en önemli süt yapı taşlarının ve vücut rezervlerinin oluşumu için gereklidir. Yemler süt verimi ve süt kompozisyonu üzerindeki etkilerini genel olarak rumen fermentasyonu sonucunda oluşturdukları son ürünlerle gösterir.

Çizelge 1. Rumenden ve ince bağırsaklardan emilen asetat propionat, glukoz, amino asitler ve uzun zincirli yağ asitlerinin süt verimi ve kompozisyonlarına etkileinin özeti

  Kontrole oranla % cevap
ÜrünEmilim YeriSüt verimiSüt yağıSüt proteiniLaktoz
AsetatRumen+8.3±1.8+8.9±1.9-1.2±0.8+2.1±0.8
PropionatRumen-1.6±2.6-8.3±1.2+6.5±1.3+0.8±0.4
ButiratRumen-4.9±3.1+14.2±4.0+2.2±0.8+2.2±2.2
Glukozin. bağırsak+5.5±1.5-10.3±2.3-1.1±0.9+0.9±1.7
Aminoasitin.bağırsak+7.2±1.2-2.5±1.4+5.9±0.8+0.5±0.5
U.Zyağ asit.in.bağırsak+2.1±1.0+13.1±2.1

Asetat, butirat ve propionat rumene verilirken, glükoz ve amino asitler abomasuma verilmiştir. Amino asitler kazein formunda verilmiştir. Uzun zincirli yağ asitleri ise intravenoz olarak verilmiştir.

Çizelgenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi asetat, glukoz ve protein miktarının artması süt verimini, asetat, butirat ve uzun zincirli yağ asitlerinin artması süt yağını, propiyonat ve protein teminindeki artma ise süt proteini artırmaktadır. Halbuki propiyonat ve glükoz teminindeki artma süt yağını düşürmektedir.

Süt Yağı ve Yapısı

            İnek sütü %5 oranında omega-3 serisi yağ asitlerini de içeren  çok doymamış bağlı uzun zincirli yağ asidi,  %70 doymuş yağ asidi ve %25 tek doymamış bağlı yağ asitleri içerir. İnsan sağlığı açısından ideal olarak nitelenen süt yağının ise omega-3 serisi yağ asitleri ile çok doymamış bağlı uzun zincirli yağ asitlerinin %10, doymuş yağ asitlerinin %8 ve tek doymamış bağlı yağ asitlerinin ise %82 oranında olması gerektiği ifade edilmektedir. Diğer bir ifadeyle süt yağının yağ asitleri dağılımı açısından bu kompozisyona getirmeye çalışmak besleme açısından düşünülmesi gereken bir husustur. Ancak sütün doymuş yağ asidi içeriğini %8’lere düşürmek mümkün değildir. Diğer taraftan insanlardaki yüksek kolesterolün nedeni olarak bütün doymuş yağları göstermek yanılgıya nedene olur. Çünkü yüksek kolesterolün esas kaynağı C12:0, C14:0 ve C16:0 dır. C18:0 plazma kolesterolünün düşürülmesinde oleik asit (cis 9-C18:1) kadar önemli bir görev üstlenir. Bu nedenle sütte C18:0 ve C18:1/C16:0 oranı ile kısa zincirli yağ asitlerinin oranının artırılması arzulanır.

Süt Yağının Kaynakları

Kan lipitleri

            Süt yağının yaklaşık %40-60’ı kandaki VLDL (very low density lipoprotein)’den gelir. VLDL ince bağırsaklarda ve karaciğerde sentezlenir. Ruminantlarda karaciğerdeki sentez çok sınırlıdır. VLDL %90-95 lipit ve %5-10 protein içerir. Lipitlerinde yaklaşık %55-60’ı trigliserittir. İnce bağırsaklarda oluşan kilomikronlarda meme bezleri için kandan kaynaklanan yağ asitleri gibi görev yapar.

 Yeniden Sentez

            Meme bezlerindeki yağ asidi sentezinde asetat ve b-hidroksi butirat karbon kaynağı olarak kullanılır. Sentez sırasında NADPH2’ler indirgeyici, asetil CoA karboksilaz ve yağ asidi sentetaz enzimleri de anahtar enzimler olarak görev alırlar. Yağ asidi sentetaz enzimi zincir uzamasından sorumludur.

            Yağ asitlerinin yeniden sentezi meme bezlerindeki epitel hücrelerde kandan alınan yapıcı elemanlardan gerçekleştirilen sentezi ifade eder. İnek sütünün yağ asitlerinin kaynağına ilişkin bir değerlendirme aşağıdaki çizelgede sunulmuştur.

Çizelge … Inek sütünün yağ asitlerinin kaynağı

Yağ asitleriYeniden sentezlenen, %VLDL’den gelen, %
C4-C101000
C12%80-9010-20
C1430-4060-70
C1620-3070-80
C180100

C4-C10 Kısa zincirli yağ asitleri, C12-C14 orta zincirli yağ asitleri, C16-C18, uzun zincirli yağ asitleri.

Çizelgeden de görüldüğü gibi özellikle kısa zincirli yağ asitleri tamamen yeniden sentezlenerek sütle salgılanmaktadır. Orta zincir uzunluğundaki yağ asitleri ise hem yeniden sentezle, hem de yemden sağlanmaktadır. Ancak uzun zincirli yağ asitleri ise yemden kaynaklanmaktadır.

            b-hidroksibutirat yağ asidi sentez olaylarına sonradan katılamaz, ancak başlangıç materyali olarak girer. İlk 4 karbonun yaklaşık yarısı b-hidroksibutirattan kaynaklanır. b-hidroksibutirat stoplazmada asetata dönüşemez, ancak mitekondride 2 asetil CoA’ya dönüşebilir. Bu asetil CoA’lar mitekondriyi terkedemezler ve dolayısıyla yağ asidi sentezine de katılamazlar.

            Ruminantlarda esterleşmiş yağ asitleri hidrolizden sonra rumen mikroorganzimaları tarafından hidrojenize edilmektedir. Bu nedenle ruminantlarda doku ve süt yağ asidleri rasyonlarının doğasından daha doymuş durumdadır. Ancak ruminantlarda hem ince bağırsaklarda hem de meme bezlerinde desaturaz aktivitesi vardır ve doymuş yağ asitleri metabolik olarak tek doymamış bağlı yağ asitlerine dönüştürülmektedir.

Süt Komponentleri ve Bunu Etkileyen Besleme Faktörleri

Süt Yağı

Rasyondaki maniplasyonlardan ve değişimlerden en çok etkilenen süt yapı taşı süt yağıdır. Süt fiyatlandırmalarında son zamanlara kadar gelişmiş ülkelerde birinci derecede üzerinde durulan komponent olmuştur. Ülkemizde de Avrupa Toplulu’ğu normlarına uygun üertim yapmanın gerekliliği, tüketici ve üretici bilincinin gelişmesiyle bu yönde gelişmelerin olması zorunludur. Bu bakımdan süt üreticilerinin üzerinde durması gereken en önemli konulardan birisi süt yağ düzeyidir.

Süt Yağ düzeyini etkileyen en önemli faktörler;

Kaba yem : Kaba yemler süt yağı açısından içerdikleri selüloz nedeniyle önemlidirler. Rumendeki fermantasyon sırasında selülozlu materyaller asetik asit lehine bir fermantasyona neden olurlar. Bu şekilde özellikle sütün kısa ve orta zincirli yağ asitlerinin sentezinde önemli rol oynayan asetat sağlarlar. Rasyonda kullanılacak kaba yem düzeyi onun kalitesiyle ilgilidir.

Kaba yemin partikül büyüklüğü: Daha önce de ifade edildiği gibi süt verim ve kompozisyonunu etkileyen faktörler rumen fermantasyonu aracılığı ile etkilerini göstermektedirler. Kaba yemin partikül büyüklüğü ruminantlarda çiğneme ve geviş getirme süresini etkilemektedir. Partikül büyüklüğünün fazla düşürülmesi çiğneme ve geviş getirme süresini azaltarak rumene ulaşacak tükürük miktarını düşürmektedir. Bu durumda rumende pH düşmek suretiyle selülolitik aktiviteyi azaltmakta ve asetat üretimini düşürmektedir. Bu yolla süt yağ düzeyinde düşüşe neden olmaktadır. Süt yağ düzeyini istenilen düzeyde tutulabilmesi için kaba yemin partikül büyüklüğünün en az  6-8 cm olması gerektiği ifade edilmektedir.

Kaba/Kesif  yem Oranı: Rasyondaki kaba/kesif yem oranının düşürülmesi genellikle süt yağında düşmeye neden olur. Rasyonda kesif yem oranının yüksek olması rumende propiyonat lehine bir fermantasyonun gerçekleşmesine neden olurken, kaba yem oranı yüksek olan rasyonlar asetik asit lehine bir fermantasyon sağlarlar. Ayrıca kesif yem oranı yüksek olana rasyonlarda rumende pH hızlı bir şekilde düşerek selüloz sindirimini düşürür. Rasyon kuru maddesinde %50 ye kadar kaba yemin düşürülmesi durumunda süt yağındaki değişim sınırlı kalmaktadır. Ancak daha aşağılara çekilmesi sözü edilen sorunlara neden olmaktadır. Yani süt yağını düşürmektedir (Şekil 1).

Şekil 1. Rasyon kesif yem düzeyine göre süt yağının değişimi

            Kaba yem düzeyini düşük olduğu rasyonlarda genellikle süt veriminde, süt proteininde ve süt laktoz düzeyinde artış ve süt yağında düşüş gözlenir. Bu arada canlı ağırlık kazancıda artar. Düşük kaba yemli rasyonlarda rumende propiyonat lehine bir fermentasyon gerçekleşir. Propiyonat ise enerjinin kullanımını sütten ziyade, canlı ağırlık kazancına yönlendirmektedir.

            Yüksek kesif yemli rasyonlarda süt yağının düşmesi iki farlı yaklaşımla izah edilmeye çalışılmaktadır. Bunlardan ilkinde (glükojenik teori) propiyonat lehine olan fermentasyon, karaciğerde glukoz sentezinin, insülin salgılanmasının artması, büyüme hormonu salgılanmasının azalmasına dayanmaktadır. Bu hormonal değişimlerin ana etkisi ise yağ dokudaki lipoprotein lipaz aktivitesini artırmak, meme bezlerindeki lipoprotein lipaz aktivitesini düşürmek ve karaciğerde glükoz sentezi için amino asitlerin kullanımının sınırlandırmaktır. Ayrıca yüksek kesif yemli rasyonla meydana gelen bu hormonal değişimler yağ dokudan mobilizasyonu önler ve meme bezleri ile yağ doku arasında glükoz, esterleşmemiş uzun zincirli yağ asitleri ve trigliseridlerin kullanılması konusundaki yarışı artırır. Bu koşullarda besin maddelerinin kullanım etkinliği daha çok yağ doku lehinedir.

            Diğer hipotezde (trans C18:1 (oleik asit) yağ asidi teorisi) ise yüksek düzeyli kesif yem ile süt yağının düşmesinin nedeni rumende oleik asidin izomerlerinden biri olan trans C18:1 konsantrasyonunun artmasıdır. Hem doymuş yağ asitlerinin, hem de trans izomerlerin dolaşımdaki fazlalığı meme bezlerinde yeni baştan meydana gelen yağ asidi sentezini engellemektedir. Bu yağ asitleri etkilerini de meme bezlerindeki asetil CoA karboksilaz, stearil CoA desaturaz ve asil transferez enzimlerinin aktivitesini düşürerek gerçekleştirmektedir. Meme bezindeki lipoprotein lipaz aktivitesi ise değişmemektedir. Süt yağında trans C18:1 düzeyinin artmasıyla süt yağının düştüğü saptanmıştır. Bu da bu hipotez için destek oluşturmaktadır. Yüksek kesif yemli rasyonlarda rumende trans C18:1 konsantrasyonunun artmasının nedeni ise rumende C18:2 ve C18:3 yağ asitlerinin tam olarak hidrojenize edilememesidir.

Yüksek kesif yem alan hayvanlarda yağ asidlerinin yeniden sentezinin rumende C18:1 yağ asidi düzeyinin yükselmesi ile azalması, sütteki kısa zinzirli yağ asitlerinin miktarını oransal olarak azaltmaktadır.

Karbonhidrat Kaynağı:Rasyonda kesif yemin içerdiği karbonhidrat kaynakları da süt yağı üzerine etki bakımından farklılıklar göstermektedir. Zira farklı karbonhidrat kaynaklarının rumendeki yıkım hızları farklılık göstermektedir. Örneğin mısır, sorgum nişastası rumende buğday, arpa, çavdar ve yulaf nişastasından daha yavaş yıkılmaktadır. Kolay yıkılabilir karbonhidratlar rumende pH’yı hızlı bir şekilde düşürerek asetat üretiminin istenen düzeyde gerçekleşmesini önlerler. Normal düzeyde kaba yem içeren rasyonlarda kesif yemler ezilmiş arpa veya mısır kırmasına dayalı olduklarında süt yağı bakımından fazla bir farklılığa neden olmamaktadırlar. Ancak düşük kaba yem içeren rasyonlarda süt yağındaki düşüş mısır kırmasında arpa ezmesinden daha az olmaktadır.

Tane yemlere yapıla muameleler :Tane yemlerin kırılması, ezilmesi veya sıcak ve nemli koşullarda ince tabaka haline getirilmesi tane yemlerin nişastasının daha hızlı yıkılmasına neden olur. Sıcaklıkla muamele görmüş nişasta rumende çiğ nişastadan daha hızlı yıkılmaktadır. Bu tip uygulamalara maruz kalan yemler önlem alınmaz ise süt yağında düşüşlere neden olmaktadır. Yulaf ile arpanın nişastalarının rumende yıkılabilirlikleri benzer olmasına rağmen yulafın süt yağını arpaya göre daha fazla düşürdüğü bildirilmektedir. Muhtemelen bunda yulafın yağ içeriği önemli rol oynamaktadır.

Çözünebilir Karbonhidratlar:Rasyondaki tahıllar ile laktoz, normal veya yoğunlaştırılmış melas ile peynir suyu yer değiştirildiğinde özellikle düşük kaba yem içeren rasyonlarda süt yağı düşüşü azalabilmektedir. Ancak bu etkinin nereden kaynaklandığı tam olarak ortaya konmamıştır. Bu çözünebilir karbonhidrat kaynaklarının mineral içerikleri genellikle yüksektir. Bu etkinin yüksek mineral içeriklerinden kaynaklanabileceği üzerinde durulmaktadır.

Rasyon Yağı:Süt sığırı rasyonlarında yağ kullanımının temel amacı rasyon enerji düzeyinin ve süt veriminin artırılmasıdır. Ancak süt sığırı rasyonlarında yağ kullanılması süt yağ düzeyi ve süt yağ asidi kompozisyonunu da etkilemektedir. Rasyon yağının etkisi esas olarak kendini rumendeki etkileri ile gösterir.  Ancak vücut dokuları ve meme dokudaki etkileri de önemlidir. Rasyonda kullanılan yağın miktarı, yağ asitleri kompozisyonu ve fiziksel formu süt verimi, süt yağı, süt yağ asitleri kompozisyonu ve süt protein konsantrasyonuna etkileri açısından önemlidir. Rasyonda kuru maddede %6-8 yağ kullanılması genelde süt verimini artırır. Fakat süt yağ düzeyine etkisi çok değişkendir. Bu çerçevede orta düzeyde doymuş yağ asidi içeriği olan bir yağ suplementasyonu süt yağını çok az miktarda artırır. Yüksek miktarda kullanılan her çeşit yağ kaynağı ile doymamış yağ asitli yağ kaynakları genelde süt yağını düşürür. Bu düşüş bazen %1’in üzerinde olabilir. Rasyonda kullanılan yağın süt yağını düşürürcü etkisi onun rumen fermentasyonuna olan etkisinden kaynaklanmaktadır. Yağlar rumende yem partiküllerini sararak mikrobiyel sindirim ve enzimlerin etkisinden kurtulmasına neden olmaktadır. Bu şekilde rumende oluşan son ürünlerden özellikle asetik asit konsantrasyonunda düşüşler gözlenmektedir. Rumende uçucu yağ asitleri konsantrasyonundaki düşüşün diğer bir nedeni de fermente olabilir organik maddelerin yerini yağın almasıdır. Ayrıca yağ asitleri ve özellikle doymamış yağ asitleri rumen mikroorganizmaları üzerine antimikrobiyel etkiye sahiptirler. Bu nedenle rumende selüloz sindiriminde aksama olmakta ve üretilen asetik asit miktarı düşmektedir. Bilindiği gibi meme bezlerinde yeniden sentezlenen kısa ve orta zincir uzunluğuna sahip yağ asitlerinin en önemli yapı taşı asetik asittir.

            Yağların ve yağ asitlerinin bu olumsuz etkilerinden sakınmak için bütün yağlı tohum kullanımı, belli yağ asitlerinin granül formu, uzun zincirli yağ asitlerinin Ca sabunları, formaldehitle muamele edilmiş proteine emdirilmiş yağ kullanımı üzerinde durulmaktadır. Bu uygulamalar yağların rumende korunmasına ve yağ asitlerinin serbestleşmenin sınırlanmasına yöneliktir. Bu uygulamalar ile rasyonda yağ kullanılması halinde gözlenen süt yağı düşüşünden sakınılabilmekte ve hatta süt yağı artırılabilmektedir. Örneğin bir çalışmada düşük kaba yemli rasyon alan yüksek verimli inekler, 2 kg/gün formaldehitle muamele edilmiş protein ile korunan don yağı aldıklarında süt yağ düzeyinin %2’den %3.2’ye çıktığı saptanmıştır. Bu gerçekten dikkate değer bir artıştır.

Rasyondaki Yağ Düzeyi: Rasyonda yağ düzeyinin artması C4:0-C14:0 yağ asitlerinin diğer yağ asitlerine göre daha fazla düştüğü bildirilmektedir. Ancak rasyondaki yağ artırılırken doymuş yağ asidi içeriği yüksek olan yağların kullanılması C4:0-C14:0 yağ asitlerinin sütteki düzeyinin düşmesini azalttığı bilinmektedir. Bunda doymuş yağ asitlerinin rumen fermentasyonu üzerine daha az olumsuz etkiye sahip olması ve yeniden yağ asidi sentezi için gerekli yapıcı maddeler olan asetat ve b-hidroksibutirat düzeyini doymamış yağ asitleri kadar sınırlamaması etkili olmaktadır. C18:0 ve C18:1 yağ asidi içeriği soya ve donyağı birlikte kullanıldığında önemli miktarda artmaktadır. Bu nedenle yağ kaynaklarının karışım halinde kullanılması önerilebilir.

Rasyon Yağının Verilme Sıklığı: Yapılan bir çalışmada %0 ve%10 soya yağı içeren kesif yemle günde 2 kez veya  24 kez yemleme yapılmış, 2 kez yemleme ile  süt yağının düştüğü 24 kez yemleme ile ise arttığı saptanmıştır. Yağ asitleri kompozisyonunda ise önemli bir farklılık gözlenmemiştir. Sık yemleme yapılmasının yağların daha yaygın hidrojenize edilmesi ve 2 kez yemleme yapılmasının ise rumenin hidrojenizasyon kapasitesinin aşılmasıyla sütte daha fazla doymamış yağ asidi veya rumende hidrojenizasyon kapasitesinin aşıldığının bir göstergesi olan trans C18:1 yağ asidinin bulunmasına neden olması gerektiği düşünülebilir. Ancak böyle bir bulgu elde edilmemiştir. Bu konularda daha detaylı çalışmalara gereksinme vardır.

Yağlı Tohumlara Uygulanan Muameleler ve Yağlı Tohum Kullanımı: Serbest yağ yerine yağlı tohumun bir parçası olarak yağ kullanılması yağların olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılmasında önemli bir araç olarak düşünülmektedir. Yağlı tohumların bütün ve özellikle sıcaklıkla muamele edilmeleri yağları rumendeki mikrobiyel metabolizmadan korumaktadır. Soya ve pamuk yağı ile yapılan bir çalışmada yağ kaynakları süt sığırlarına %4 oranında hem serbest yağ, hem de normal veya kavrulmuş bütün tane olarak verilmiştir. Çalışmada yağın veriliş şekline bakılmaksızın sütün C18:0 ve C18:1 düzeyinin arttığı, sütün C16:0 düzeyinin düştüğü saptanmıştır. Soya yağının serbest olarak verilmesi ile bütün soya olarak verilmesi karşılaştırıldığında sütün C18:1 içeriği önemli bir düzeyde artmaya eğilimli olduğu ifade edilmiştir.   Bilindiği gibi ince bağırsaklarda ve meme bezlerinde önemli bir desaturaz aktivitesi vardır. Muhtemelen bu desaturaz aktivitesi tane olarak verilen soya ile rumenden daha düşük miktarlarda ayrılan C18:1 miktarını telafi etmektedir veya rumen metabolizmasından kurtulan C18:1 ile muhtemel farklılık ortadan kalkmaktadır. Rasyonda serbest yağ kullanılması süt yağını düşürürken, yağın bütün yağlı tohumla verilmesi süt yağı düzeyini değiştirmemektedir.

Bütün veya öğütülmüş kanola ile yemleme sütün C18:0 ve C18:1 yağ asidi içeriği önemli düzeyde artarken, C6:0-C16:0 yağ asitleri içeriği önemli düzeyde düşmektedir. Bu artış kanola öğütüldüğü zaman daha belirgin olmaktadır. Bütün yağlı tohum kullanılması yağların rumen fermentasyonuna olan etkilerini azaltmaktadır.

Süt sığırlarında süt yağ asidi kompozisyonundaki en önemli değişimler formaldehid ile muamele edilmiş yağlarla elde edilmiştir. Bu uygulamada formaldehit ile muamele edilmiş protein kaynağı yağla muamele edilerek yağında korunması sağlanmaktadır. Yani yağ korunmuş protein tarafından sarılmaktadır. Bu tekniğin uygulanmasında temel hareket noktası sütün C18:2 ve C18:3 yağ asidi içeriğinin artırılmasının mümkün olup olamayacağının araştırılması olmuştur. Yapılan çalışmada korunmuş ayçiçeği yağı veya keten yağı alan ineklerin sütünde C18:2 ve C18:3 düzeyinin sırasıyla %35 ve %22 oranında arttığı saptanmıştır (Mattos ve Palmquist, 1977). Ancak formaldehit ile korunmuş yağlarla elde edilen sonuçlar farklı çalışmalarda uyuşum içinde olmamıştır. Bunda farklı çalışmalarda formaldehit ile sağlanan koruyu etkinin farklılık sergilemesinin etkili olduğu söylenebilir. Ca alginate ile muamele edilmiş donyağı, piyasada kapsule edilmiş yağ olarak satılmaktadır. Bu yağ kaynağı ile yapılan çalışmalarda da süt yağ asidi kompozisyonunda önemli bir değişim saptanmamıştır.

Rasyonda Kullanılan Yağın Süt Yağ Asidi Kompozisyonuna Etkisi:Süt sığırı rasyonlarında kullanılan yağ süt yağ asidi kompozisyonunu da etkileyebilmektedir. Daha önce de değinildiği gibi sütün yağının %97 trigliseridlerden oluşmaktadır. Trigliseridlerin ana yapıcıları gliserol ve yağ asitleridir. Yağ asitlerinin iki kaynağı vardır. Bunlar yağ asitlerinin yeniden sentezinde karbon kaynağını oluşturan ve rumende fermentasyon sonucu meydana  gelen asetat ve b-hidroksi butirattır. Kısa zincirli yağ asitlerinden C4-C14’ün hemen hemen tamamı ve C16’nın yaklaşık yarısı yeniden sentezle sağlanmaktadır. Geriye kalan yağ asitleri ise dolaşımdaki yağ asitlerinden sağlanmaktadır. Dolaşımdaki VLDL ve kilomikronların trigiseridleri kan damarlarında ve meme bezlerinde bulunan lipoprotein lipaz ile hidrolize edilir ve meme bezleri tarafından alınır. Plazmada bulunan esterleşmemiş yağ asitleri de kısmen meme bezleri tarafından kullanılmaktadır. Rasyondan kaynaklanan yağlar büyük oranda ince bağırsaklarda kilomikron trigiliseridlerine, bir kısmı da kilomikron fosfolipidleri ve kolesterol esterlerine dönüştürülür.  Yağ dokudan mobilize olan yağ asitleri plazmanın albumini ile kompleks oluşturur ve meme bezlerinin de içinde bulunduğu bir çok doku tarafından kullanılır. Ruminantlarda tek midelilerde olduğu gibi karaciğer tarafından alınan yağ asitleri ya okside edilir, yada gliserolle esterleştirilerek VLDL olarak dolaşıma verilir. Ancak ruminantlarda karaciğerde VLDL üretimi çok düşüktür.

            Süt yağının kompozisyonunu değiştirebilmek yemin yağ asitlerinin,  meme bezlerinde esterleştirildiği salgıcı hücrelerin endoplazmik retikulumlarına transfer edilebilmesine bağlıdır. Bu etkinlik bazal rasyona, laktasyon dönemine ve yemeleme düzeyine bağlı olarak değişebilir.

            Uzun zincirli yağ asitlerince zengin olan yağ kaynaklarının kullanılması süt yağında C6:0-C16:0 yağ asitlerinin oranını düşürmektedir. Bunun için iki teori ortaya atılmaktadır. Birinci teori yağların rumende fermentasyonu etkileyerek asetat ve b-hidroksibutirat üretimini düşürnesine dayandırılmaktadır. Yemden gelen yağlar yem partikülelrini sarmak suretiyle mikroorganzmaların yemleri fermente etmesine engel olabilir. Diğer bir yaklaşımda ise yağların ve özellikle doymamış yağ asitlerinin rumen mikroorgaznimaları üzerine antimikrobiyel etki gösterdikleri üzerinde durulmaktadır. Bilindiği gibi kısa zincirli yağ asitleri yeniden yağ asidi sentezi için temel karbon kaynağını oluşturur. Dolayısıyla bu son ürünlerin rumende miktarının düşmesi yağ asitlerinin yeniden sentezi için gerekli karbon kaynağını da düşürmektedir. 

Diğer teoride ise uzun zincirli yağ asitlerinin meme bezlerini direkt etkileyerek kısa zincirli yağ asitlerinin sentezini inhibe etmesi üzerinde durulmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi plazamada uzun zincirli yağ asitlerinin artması meme bezlerinde yağ asidi sentezinde etkili olan bir kısım enzimleri inhibe etmektedir.

Ruminantlarda yemin yağ asidi kompozisyonu ile süt ve dokulardaki yağ asidi kompozisyonu birbirinden tamamen farklıdır.  Sütün yağ asidi kompozisyonunu belirleyen kaynaklar rumen mikroorganzimaları tarafından sentezlenen yağ asitleri, yağ dokudan mobilize olan yağlardan gelen yağ asitleri ve yeniden sentezlenen yağ asitleridir. Ancak süt yağ asidi kompozisyonunu etkileyen  iki önemli metabolik olay daha söz konusudur. Bunlardan ilki rumen mikroorganizmaları tarafından rumende  gerçekleştirilen ve yemle alınan yağ asitlerinin doyurulmasını sağlayan biyohidrojenizasyon olayıdır. Uzun zincirli doymamış yağ asitleri %60-90 oranında rumende doyurulmaktadır. Bu olay nedeniyle ruminantların yağları  aldıkları yemlerdeki yağlardan daha doymuş bir tabiattadır. İkinci önemli metabolik olay ise emilen doymuş yağ asitlerinin ince bağırsak ve meme salgı bezindeki desaturaz aktivitesidir. Bu yolla doymuş yağ asitleri tek doymamış karbonlu yağ asitlerine dönüştürülür. Örneğin stearik asit oleik aside dönüştürülür (C18:0-C18:1). Süt yağındaki tek doymamış karbonlu yağ asitlerinin artması süt yağının sürülebilme kabiliyetini artırmaktadır. Bu nedenle özellikle stearik asit içeriği yüksek olan yağ kaynaklarının rasyonda kullanılmasıyla süt oleik asit (C18:1) içeriği artırılabilmektedir.

Yemde kullanılan yağların yağ asitlerinin %94’ünün zincir uzunluğu C14 den fazladır ve tipik olarak bunların %75’i C18 yağ asididir.  Yağlı tohumlardan çiğit, soya tanesi ve ayçiçeği yağ asitlerinin %50’den fazlası uzun zincirli çok doymamış karbonlu yağ asitleri oluştururken, don yağı, kanola yağı, ayçiçeği ve aspur yağının doymamış yağlarının tek doymamış karbonlu oleik asitce nispeten zengindir.

Yapılan çalışmalarda kanola, ayçiçeği ve oleik asitçe zengin ayçiçeği yağı kullanılması C4:0-C16:0 yağ asitlerinin %20-40 düşmesine neden olduğu saptanırken, C18:0 ve C18:1 yağ asitlerinde %55 ve %80 artış olduğu saptanmıştır.

Yine yapılan çalışmalarda C18:2, C18:3 içeriği yüksek olan yağların dehidrojenizasyonu sırasında bol miktarda C18:1 ara metabolit olarak oluşmakta ve sütte trans 11-C18:1 miktarının artmasına neden olmaktadır.

Yağlı tohumların bütün olarak süt sığırlarının beslenmesinde kullanılması durumunda rumende serbestleşecek yağ miktarındaki düşüş rumenden ayrılan ve süte aktarılan trans-11 C18:1’in miktarını düşürebilir.

Uzun zincirli doymamış yağ asidi içeriği yüksek olan bitkisel yağlar ile uzun zincirli doymuş yağ asitlerince zengin don yağı karşılaştırıldığında meme bezlerindeki yağ asidi sentezinin doymamış yağ asidi kaynağınca daha fazla düşürüldüğü ifade edilmektedir. Sütün C16:0 içeriğinin düşmesi sağlık nedeniyle arzulanabilir, ancak C6:0-C10:0 yağ asitlerinin hipokolesterolemik etkileri nedeniyle sütteki düzeyinin düşmesi istenmez.  Orta zincir uzunluğuna sahip yağ asitlerince zengin olan yem yağlarının yağ asitlerinin süt yağına geçişi etkin değildir. Orta zincir uzunluğuna sahip olan yağ kaynakları ile yemleme süt yağının yağ asidi kompozisyonunu etkileme bakımından çok faydalı değildir. Bilindiği gibi kısa ve orta zincirli yağ asitleri ince bağırsaklarda doğrudan kana geçerler, halbuki uzun zincirli yağ asitleri ince bağırsak epitellerinde lipoprotein lipitleri formuna dönüştürülürler ve doğrudan lenfe taşınırlar.  Bu farklılık onların kolesterol yükseltici etkilerinde önemli bir rol oynamaktadır.

Sütün yağ asitleri kompozisyonunun etkilenmesinde önemli bir faktör yağ asitlerinin rumendeki fermentasyondan korunmasıdır. Bunun için önerilebilecek uygulamalar bütün yağlı tohumlar kullanımı, korunmuş yağ kullanımı (formaldehid ile muamele edilmiş protein ile yağların kaplanması, sodyum alginat ile muamele edilmiş don yağı ticari korunmuş yağ örnekleri) olarak sıralanabilir. Yağ asitlerinin rumen fermentasyonundan korunmalarında veya yağ asitlerinin rumen fermentasyonuna etkilerinin ortadan kaldırılmasında uzun zincirli yağ asitlerinin Ca sabunları da etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Zira yağ asitlerinin Ca sabunlarının çözünebilirlikleri düşüktür.

Rasyon proteini: Rasyon protein düzeyinin süt yağına etkisi genellikle yoktur. Ancak rasyon proteininin %12 lerden 14-18’lere yükselmesi durumunda süt yağında az miktarda düşüş saptanmaktadır.  Halbuki yüksek verimli süt ineklerinin methionin hidroksi analog (korunmuş amino asit)  ile desteklenmesi süt yağını az miktarda artırmıştır. Yine yüksek kesif yem içeren rasyonlarda yüksek düzeyde protein kullanılmasının süt yağ düşüşünü azaltabildiği ifade edilmektedir. Ancak araştırma sonuçları tam bir uyuşum içinde değildir. Bu nedenle süt yağının maniplasyonunda rasyon proteininin çok önemli bir faktör olmadığı söylenebilir.

Yem tüketimi: Farklı düzeyde kaba yem içeren rasyonların farklı düzeylerde hayvanlara sunulması durumunda artan yemleme düzeyiyle süt yağında düşüş görüldüğü bildirilmektedir. Yemleme düzeyi veya hayvanın yem tüketiminin süt yağ düzeyindeki düşüşe etkisinin geleneksel rasyonlar kullanılması durumunda da söz konusu olduğu ifade edilmektedir. Bunda yemleme düzeyine bağlı olarak rumene giren kolay fermente olabilir karbonhidrat miktarının artmasının etkili olduğunu söylemek mümkündür.

Yemleme Sıklığı:Yapılan çalışmalarda özellikle yüksek kesif yemli rasyonlarda yemeleme sıkılığının 2 den 6 ya kadar çıkarılmasıyla yüksek kesif yemin neden olduğu süt yağ düşüşünün azaltılabildiği gösterilmiştir. Sık yemleme ile elde edilecek sonucun normal yemleme koşullarında süt yağında meydana gelen düşüşün şiddetine bağlı olduğu ifade edilmektedir. Araştırıcılar süt yağının %2’nin altına düşmesi durumunda sık yemleme ile bu düşüşün önemli düzeyde artırılabileceğini bildirmişlerdir. Daha önce ifade edildiği gibi yüksek kesif yem içeren rasyonları alan hayvanlarda insülin salgılanması artmakta ve büyüme hormonu salgısı ise azalmaktadır. Sık yemleme koşullarında insülin salgılanmasındaki artış ve büyüme hormonu salgılanmasındaki düşüş azalmaktadır (Sutton ve ark., 1988). Sık yemlemeyle süt yağında saptanan iyileşmenin bundan kaynaklandığı üzerinde durulmaktadır. Bilindiği gibi insülin metabolizamda birinci derece de karbon hidrat kullanımını sağlamaktadır. Yani yağlar üzerinde tasarruf edici bir etkisi vardır.

Tampon Maddeler: Sodyum bikarbonat, Magnezyum Oksit gibi tampon maddeler özellikle kesif yeme dayalı olarak yapılan yemleme koşullarında süt yağ düşüşünü düzeltebilir. Hayvan başına günlük 100-200 g NaHCO3 ve 50-100 g MgO birlikte süt veriminde herhangi bir düşüşe neden olmadan süt yağını artırmaktadır. Ancak yüksek düzeyde NaHCO3 (300g) ve MgO (150 g) birlikte kullanılması durumunda süt yağı artmakla birlikte kesif yem tüketimi ve süt veriminin önemli düzeyde düştüğü bildirilmektedir. Sodyum bentonitin de süt yağ düşüşün önlenmesinde etkili olduğu bildirilmektedir. Bu tampon maddelerden NaHCO3  hayvan başına günde 400 g, MgO de 400 g/gün düzeyinde kullanılabilir. Ancak MgO daha yüksek düzeyde kullanılması yem tüketimini düşürür. Lezzet sorunu nedeniyle bu katkıların kesif yemle karıştırılarak verilmesi en iyi uygulamadır. Sodyum bentonit için önerilebilecek düzey ise tonda 10-20 kg düzeyinde kullanılabilir, MgO ile kombinasyon şeklinde kullanılması düşünüldüğünde tonda 15 kg bentonit, 7-10 kg MgO kullanılabilir.

Süt Proteini Besleme İlişkisi

Süt proteini ve yapısı

            İnek sütünde bulunan proteinin %95’gerçek proteindir. Gerçek protein  %78 kasein, %14 b-laktalbumin, %3 a-laktalbumin, %3 kan albumini ve %2 immünoglobulinden oluşur. %5’lik NPN kısmı ise üre, kreatin, ürik asit ve a-amino azotundan oluşur. Sütün kazeini peynir yapımı açısından büyük önem taşır.  Meme bezleri tarafından alınıp kullanılan amino asitler sindirilebilen mikrobiyel protein ile rumende yıkılma dirençli sindirilebilir proteinden kaynaklanmaktadır. Süt protein oranının kalıtım derecesi 0.5, süt protein verimininki ise 0.2-0.3 tür.

            Süt proteini inek yaşlandıkça düşer. Laktasyonun ilerlemesi ile de süt protein oranı azalır.  Süt proteinin değişimini sağlayan besleme faktörleri bu bölümde detaylı olarak incelenecektir. Süt protein düzeyinin artırılması ya meme bezlerinin hizmetine sunulan ve ince bağırsaklara ulaşan sindirilen ve emilebilen toplam  aminoasitlerin miktarının artırılması, ya da  ince bağırsaklara ulaşan esansiyel amino asitlerin miktarının artırılmasından geçer. Ancak süt sentezi için hangi amino asitlerin en sınırlayıcı oldukları konusunda belli bir bulgu mevcut değildir. Bu konulardaki belirsizlikler henüz devam etmektedir.

Enerji Tüketimi: Kaba yemin serbest olarak verildiği yemleme sistemlerinde (Stratejik yemleme) günlük olarak verilen kesif yem miktarının artırılması kesif/kaba yem oranını artırarak toplam enerji alımını artırmaktadır. Bu koşullarda süt protein oranı ve protein verimi artmaktadır. Rook ve ark. (1992) böyle bir yemleme sistemiyle yaptıkları denemede elde ettikleri sonuçlar çizelge … de verilmiştir.

Çizelge…Kesif yemle yemleme düzeyinin süt protein düzeyi ve protein verimine etkisi

 Kesif yem miktarı, kg/gün
 3.06.09.0
Protein konsantrasyonu, g/kg30.831.433.1
Protein verimi, kg/gün0.700.840.90

Söz konusu çalışmada elde edilen bulgular rasyon kesif yem oranının artmasıyla veya enerji alımının artmasıyla süt protein oranı ve protein veriminin arttığı göstermiştir. Thomas ve ark., (1984) de erken biçilen çayır otlarında kuru madde sindirilebilirliğinin daha yüksek olduğu ve erken biçilmiş çayır otundan elde edilen silaj kullanılmasıyla da süt proteinin de artış meydana geldiğini ifade etmişlerdir.

Enerji almı ile süt protein düzeyi arasında pozitif ilişki belirlenmiştir. Emery (1978) Mcal NEl tüketimi için süt protein içeriğinin %0.015 birim arttığı, Spörndly (1986) yine Mcal ME için süt protein oranının %0.003 birim arttığını, bunun %0.02 birim/Mcal NEl eşdeğer olduğunu bildirmiştir. Rasyon enerji düzeyinin değiştirilmesinde en kolay yol rasyonun kaba kesif yem oranının artırılmasıdır. Rasyon kesif/kaba yem oranının arpaya dayalı kesif yem kullanılması durumunda 60/40 dan 90/10 çıkarılmasıyla süt protein oranının %0.4 birim arttığı saptanmıştır (Sutton ve ark., 1980). Ancak mısıra dayalı kesif yem kullanıldığında kesif/kaba yem oranı süt protein oranını etkilememiştir (Flatt ve ark., 1969).

 Rasyon Yağı Süt Proteini İlişkisi: Süt sığırı rasyonlarında kullanılan yağ genelde rasyon enerji yoğunluğunu artırmaktadır. Korunmuş veya korunmamış formda yağ kullanılan bir çok denemede süt protein oranının düştüğü saptanmıştır. Ancak çok yüksek düzeyde yağ kullanılan denemeler dışında protein verimi değişmemiştir. Bu çalışmalarda süt protein oranının düşüşü yağların rumendeki etkilerine bağlanmıştır. Ancak korunmuş yağlarla da benzer sonuç alınması yağların rumendeki etkileri dışında etkileri olabileceğini akla getirmiştir. Korunmuş yağların korunmuşluk derecesi de her zaman sorgulanan bir faktördür. Yukarıdaki tartışmalar yağların süt proteini üzerine olan ışığında postruminal etkilerini insülin ve büyüme hormonu vasıtasıyla yaptıkları üzerinde durulmuştur.

            Rasyonda yağ kullanılması yağların mikroorganizmalar üzerine olan antimikrobiyel etkileri ve yemlerin etrafını sarmaları nedeniyle yem partiküllerine mikroorganzimaların ve enzimlerin etkisini azaltmaktadır. Ayrıca rasyonda yağ kullanımı ile rasyondaki rumende fermente olabilir organik madde (veya fermente edilebilir metabolik enerji) miktarı azalmaktadır. Bu ise mikrobiyel gelişimi ve dolayısıyla mikrobiyel protein sentezini düşürmektedir. Bilindiği gibi hayvanların metabolik protein gereksinmesi ince bağırsaklarda sindirilebilir bakteriyel protein ve rumende yıkıma dirençli ince bağırsaklarda sindirilebilir proteinden oluşmaktadır. Rasyonda yağ kullanımı ile mikrobiyel protein sentezi ve ince bağırsaklarda hayvanın hizmetine sunulan esansiyel ve esansiyel olmayan aminoasit miktarı azalmaktadır. Süt proteininin düşmesindeki faktörlerden birincisi budur. Diğer postruminal etkiler ise yağ kullanımı ile insülin ve büyüme hormonu salgılanmasının ve bu hormonların plazmadaki düzeylerinin azalmasıdır. Bilindiği gibi insülin ve büyüme hormonu hücrelerin aminoasit alımlarını etkilemektedir. Plazma insülin ve büyüme hormonu düzeyinin yağ kullanımı ile düşmesi meme bezlerindeki salgıcı hücreler tarafından aminoasit alımının sınırlanmasına ve meme bezlerindeki protein sentezinin de düşmesine neden olmaktadır.

            Rasyonda yağ kullanımı ile süt proteininde %0.3 birime kadar düşüş olabilmektedir. Yapılan regresyon analizlerinde rasyondaki yağ düzeyinin %1 birim artmasıyla süt protein oranının %0.04 birim düştüğü saptanmıştır (Sutton, 1989).

Niasin ve Süt Proteini: Rasyonda yağ kullanımı ile ortaya çıkan süt proteinindeki düşüş bir kısım çalışmalarda ortadan kaktığı saptanmıştır. Horner ve ark. (1986) bütün çiğit, Driver ve ark. (1990) bütün soya kullandıkları denemelerinde yağ kullanımıyla gözlenen süt protein oranı düşüşünün düzeltildiğini ifade etmişlerdir. Düşük yağlı rasyonda da niasinin  süt proteinini artırdığı saptanmıştır ( Horner ve ark. 1986). Ancak diğer bir kısım çalışmalarda  niasinin süt proteinine olan etkileri gözlenmemiştir (Martinez ve ark. 1991; Jaster ve Ward, 1990; Skaar ve ark. 1989). Niasinin süt protein düzeyini yükseltme etkisinin niasin sentezi için kullanılan triptofan amino asidi miktarından tasasruf sağlamasına (Horner ve ark., 1986) ve niasin verilen hayvanlarda rumende mikrobiyel protein sentezinin artmasına (Riddell ve ark, 1980;1981) bağlanmaktadır. Ancak bu etkileri de tam olarak onaylanamamıştır.

 Rasyondaki Nişasta ve Şekerlerin Süt Proteinine Etkisi : Ruminant rasyonlarındaki nişastanın ana kaynağı rasyonda kullanılan tahıllardır. Tahılların nişasta içerikleri yulafta %47 ve buğday ve mısırda %66 arasında değişmektedir. Tahıllar  nişasta sindirimini artırmak amacıyla kırılmakta ezilmekte veya ince normal veya sıcaklık uygulamasıyla ince tabaka haline getirilmektedir. Farklı tahılların nişastalarının yıkılabilirliği de farklıdır. Örneğin mısır nişastasının rumende yıkılabilirliği %60 iken, arpa nişastası %90 oranında rumende yıkılmaktadır. Nişastanın rumende hızlı yıkılması rumen fermantasyonunda sorunlara neden olmaktadır. Son ürünler pH yı düşürürler ve selülolitik bakterilerin miktarını azaltırlar. Tahıl tanelerinin NaOH ile muamele edilmesi nişasta yıkılabilirliğini azaltmaktadır.

Rasyonda yulaf ve arpa kullanılması durumunda yulaf kullanılmasıyla süt proteinin %0.2 birim azaldığı (Martin ve Thomas, 1988) halbuki, arpa ve mısır arasında önemli bir fark olmadığı (DePeters ve Taylor, 1985; Sutton ve ark., 1980) saptanmıştır. Yulafta böyle bir sorunla karşılaşılması muhtemelen yulafın yağ içeriğinden kaynaklanmaktadır.

Rasyonda nişasta oranının artması rumende propiyonat/asetat oranını artırır. Bu da süt proteinin artması ve süt yağının düşesinde en önemli rolü oynar. Daha önceleri de tartışıldığı gibi kesif yem oranı yüksek rasyonlar insülin salgılanmasını uyarırlar. İnsülin ise meme bezleri tarafından aminoasit alımını artırır. Ancak pratik koşullarda nişasta kaynakları ve kolay sindirilebilir selüloz (pancar posası) kaynakları ile yapılan çalışmalarda hem süt protein oranı, hem de protein verimi bakımından önemli farklılıklar gözlenmemiştir.

Kışın içerde silaj ve kesif yeme dayalı yemlemeden hayvanların İlkbaharda taze meraya çıkarılması da süt proteininde artışa neden olmaktadır. Çayır otu silajı ile melasın kullanıldığı çalışmalarda rasyonda melas oranının artması da süt protein oranını artırmıştır. Khorn ve ark., (1985) tam yemleme (TMR) koşullarında ot silajı ile melasın yer değiştirilmesi durumunda süt protein oranının %3.1 den %3.5 yükseldiğini saptamıştır. Ancak mevcut çalışmada rasyon melas oranının artmasıyla kuru madde tüketimi ve dolayısıyla enerji alımı da artmıştır. Yine rasyonda melassız pancar posası ile melaslı pancar posası karşılaştırıldığında süt protein oranının melaslı posa alan hayvanlarda %0.1 daha yüksek olduğu saptanmıştır (Sutton ve ark., 1988).

Süt kompozisyonunu etkileyen faktörleri ve etki yönleri aşağıdaki çizelgede özet olarak verilmiştir.

Çizelge… Süt Kompozisyonunu etkileyen faktörler ve etki yönleri çizelgede özetlenmiştir.

FaktörlerSüt yağ oranıSüt protein oranı
Yem tüketimi artışıartar0.2-0.3 puan artar
Kesif yemin verilme sıklığında artış0.2-0.3 puan artarhafifçe yükselir
Enerji yetersizliğiçok az etkilenir0.1-0.4 puan düşer
Yüksek  düzeyde kolayca yıkılabilir karbonhidrat içeren rasyon (%45 den fazla)*%1 veya daha fazla düşer0.1-0.2 puan artar
Normal düzeyde kolayca yıkılabilir karbonhidrat içeren rasyon (%30-40)artarnormal düzeyde kalır
Fazla selüloz tüketimiaz miktarda artar0.1-0.4 puan düşer
Düşük selüloz tüketimi (%17 nin altında)%1 veya daha fazla düşer0.2-0.3 puan artar
Küçük partiküllü yem%1 veya daha fazla düşer0.2-0.3 puan artar
Yüksek ham protein tüketimibir etkisi olmazeğer önceki rasyon proteince yetersiz ise artar
Düşük protein tüketimibir etkisi olmazeğer rasyon proteince yetersiz ise düşer
Rumende yıkıma dirençli protein (%35-40)bir etkisi olmazönceki rasyon yetersiz ise artar
Ek yağ (%7-8 den fazla)değişken0.1-0.2 puan düşer

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here